Pusula Dövmeli Kız kimdir?
En baştan başlamak gerekirse dünyaya gözlerimi 1994 yılında Ankara’da açtım. Yaşanır mı yaşanmaz mı, sevilir mi sevilmez mi çok tartışılan bu şehirde 18 senemi geçirdikten sonra yettiğine karar verip İstanbul’a yola çıktım. İtiraf etmeliyim ki asla gerçek bir İstanbul aşığı olamadım ve üniversite yıllarım boyunca haftada bir ya da ayda bir küçük kaçamaklarla soluğu Ankara’da aldım. Buna rağmen geri dönmeyi de aklımın ucundan bile geçirmedim. Bugün hala ne yöne gideceğimi, nereye evim diyeceğimi bilemediğim ruh halinin içindeyim.
Bugün hala dediysem, çok yıllar da geçmedi İstanbul’a gelişimin üstünden. Şu anda Boğaziçi Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler /Sosyoloji bölümleri üzerine olan lisans eğitimimi henüz bitirmiş durumdayım. O nedenle de hangi yöne gideceğim, nereye evim diyeceğim sorusunun beni en çok meşgul ettiği yılımdayım. Cevabı ben de merak ediyorum.
Peki nerden bu gezme merakı?
Sanırım Nil Karaibrahimgil’li Hazır Kart reklamlarıyla büyüyen bir nesil olarak, ister istemez hepimizin içine sırt çantasını alıp dünyayı keşfeden özgür kız tohumları ekilmiş bir kere! Küçükken ailemle beraber halamı ziyarete gittiğim ve pek hatırlamadığım Almanya ziyaretini saymazsak ilk yurt dışı deneyimimi 2008’de ailemle yaşadım ve yurt dışında gözümü ilk kez Nice’e açtım. O günden beri dilimden düşürmediğim bu küçük ama aslında Fransa’nın 5.büyük şehrinde dil okulu bahanesiyle 2010 yılında 1 ay yaşadım. Aynı zamanda ilk tek başıma yurt dışında bulunma deneyimim olan bu süreç o kadar zordu ki, o gün sorsanız tek başıma bunca ülkeyi gezmeyi aklımın ucundan geçirmezdim.
Geçirmeme gerek de yoktu zaten. Interrail liseden beri arkadaşlarımla da aklımızda olan bir fikirdi ve kararlıydık, lisenin bittiği yaz soluğu yurt dışında alacaktık.-Alamadık. Kuzenimle gidecektik. -Gidemedik. Sonra şansa bak ki üniversitede hazırlık yılımda İş Bankası’ndan 30 günlük Global Pass kazandım. 2017’ye kadar geçerliliği olan bu fırsatı elbet bana eşlik edecek birini bulur ve kullanırdım, önümde çok vakit vardı nasılsa.
1.sınıftayken İzmir’de okuyan en yakın arkadaşımla Interfly planlarına giriştik. Daha masraflı ve daha az şehir görme imkanı olsa da eğer onun buna izin alması daha kolay olacaktıysa varsın olsundu. Olmadı. Mayıs gibi bir arkadaşım arayıp kesin interrail’e gideceğini söyledi. O zaman oturduk ciddi ciddi araştırdık, hatta Interrail Türkiye’ye ilk o zaman katıldım. Couchsurfing nedir ilk o zaman öğrendim. İlk defa o zaman ciddi ciddi bir rota çizdim. Fakat tecrübesizliğimizden çıkacak masrafları pek iyi kestiremeyince bu seferki yol arkadaşım da ekonomik çekincelerle caymış bulundu. Ama bu seferki, benim için dönüm noktası oldu. Beklemenin bana yol arkadaşı falan bulmadığını, zamanın sadece armutları olgunlaştırdığını anlayınca aldım annemi karşıma ben tek gidiyorum dedim. Zorlu bir ikna sürecim oldu diyemem çünkü ailemi ikna etme zorluklarını ilkokulda çığlık çığlığa ağlayarak izin kopardığım okul gezileriyle beraber atlatmıştım.
İlk gezimi güney ve batı Avrupa ağırlıklı olmak üzere interrail bileti ve otobüslerle toplam 43 günde tamamladım. Bu geziden maalesef seyahat virüsü kapmış olarak döndüm. O günden beri de her tatili elimden geldiğince bazen yalnız başıma bazen yol arkadaşlarıyla yeni yerleri keşfetmeye ayırdım.
Blog yazmaya nasıl karar verdim?
Yıllardır bana hep söylenen ve hep kulak arkası ettiğim bir tavsiyedir gezi blogu açmak. Yazmak; gezmek ve konuşmak kadar temel tutkularımdan biri olsa da eski usül kağıt defter hep tercihim olmuştu. Tüm gezilerimde günlüğümü yanımda götürdüm, tüm gezi hikayelerimi insanları bezdirene kadar anlattım. Birkaçını kısa kısa sosyal medyada bile paylaştım, fakat şu ana kadar anılarımı bir blogda biriktirme fikrine pek de sıcak bakmadım. Genelde söylediğim,”iyi de daha önce kimsenin gitmediği bir yere gitmiyorum ki, ben keşfetmiyorum buraları, zaten yeterince insan bilgilendirici yazılar yazıyor” gibi cümlelerdi. Fakat son zamanlarda özellikle uzun vadeli uzak rota planlarına giriştiğimde aslında asla yeterince yazı olmadığını anladım. Tanıştığım kadınlardan sürekli aldığım sorularla da özellikle kadın gezgin bloglarına ne kadar ihtiyaç duyduğumuzu hissettim. Özendirmek, teşvik etmek, cesaretlendirmek, hepsi için!
Tabi bir de kendim için. Teknolojiye karşı her zaman beceriksiz ve korkak bir duruşum olsa da blog tutmanın yazıları ve fotoğrafları bir araya toplamak için bana güvenli gelen eski usüllerden çok daha kolay olduğunu artık kabullenmiş bulunmaktayım. Tabi altından kalkabilirsem…
Neden pusula dövmeli kız?
Sol kolumdaki pusula dövmesini 2015’ten beri taşıyorum. Dövme yaptırma fikri aslında lise bittiğinden beri aklımda vardı. Ama illa anlamı olan, bıkmayacağım, beni anlatan ve ilerde de anlatabilecek olan bir dövme olmalı diye tutturanlardanım ben de. Hatta kendimi en iyi kelimelerle ifade ettiğimi düşündüğümden uzunca bir süre latince bir cümle aradım durdum. Sevdiğim kitaplardan veya şarkılardan alıntılar da kafamdaki bir diğer seçenekti. 2015 yazında Güneydoğu Asya’ya giderken Tayland’dan dövmesiz dönmemek kafaya koyduklarım arasındaydı, çünkü alternatif rotalar kadar bu tarz klişe eylemler de beni anlatıyor tuhaf bir biçimde. Ne yazdıracağıma dair hala fikrim olmasa da dövme stüdyolarını araştırmaya çoktan başlamıştım. Koh Tao’da hostelde kaldığım gece bir anda dank etti kafama pusula fikri. (Biliyorum dünyanın en orijinal fikri falan değil! 😀) Bir tükenmez kalem alıp koluma bir pusula çizdim, sevdim. Sonra da hoşuma gidecek bir desen aramaya giriştim internette. Bu dövmeyi gezimin sonraki duraklarından Phuket’te yaptırdım. Sayfadaki fotoğrafı Phuket’teki Patong Sahili’nde çektim.
Dövmelerle ilgili hep söylenen bir şey vardır: Bir kere yaptırdıktan sonra devamı gelir, tekrar tekrar yaptırmak istersin. Ne zaman bana bunu sorsalar, hayır, derim, başka bir dövme yaptırmayı şu ana kadar hiç düşünmedim. Çünkü bu dövmeyi yaptırdığımdan beri o kadar tamamlanmış hissediyorum ki bundan sonra ekleyeceğim herhangi bir şey ancak o bütünlüğü eksiltir sanki. Belki gezmeye, uzaklaşmaya ve kaybolup kaybolup tekrar bulunmaya olan tutkumu anlattığından beni bu kadar tatmin etti bu pusula. Belki de senelerdir hangi yöne gideceğini, nereye evim diyeceğini bilmeyen ve bunu bulmaya çalışan bir insan olmamı, en derin kafa karışıklığımı ve en büyük ihtiyacımı simgelediği için beni bu kadar iyi tamamladı. İşte bu yüzden pusula dövmeli kız.